Neden lan neden?



0 yorum


Umut Üstün, "Behzat Ç.'yi neden sevdik?" sorusunun peşine düştü:

-24 Mart 1978 Cumhuriyet savcısı Doğan Öz faşistler tarafından öldürüldü.
-28 Eylül 1979 Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul faşistler tarafından öldürüldü.

Behzat Ç.'nin televizyon dizisi olarak başlayan mecerası uzun bir aradan sonra beyazperdede tekrar bizlerle buluştu. "Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm" filminde marazi cinayetçi amirimiz Behzat yine kuralları sallamayarak kendi meşrebince adalet arayışını sürdürüyor. Dizide yer yer karşılaştığımız politik göndermeler bu kez filmin temeline oturmuş. Doksanlara mı dönüyoruz tartışmalarının siyaset arenasını kapladığı günlerde, doksanların yargısız infaz travması üzerine bina ediliyor Behzat Ç.'nin yeni macerası.

Ankara'nın değişik yerlerine gömülen tabutlarla doksanların travmasını yansıtan Red Kit, seksenlerin ilk yarısında doğan gençleri çocukluk yıllarına götürüyor. Doksanlarda bir yandan Red Kit'in Daltonlarla olan meceralarını izlerken, diğer yandan haber bültenlerinde "yasadışı sol bir örgüte ait hücre evine yapılan baskında ölü ele geçirilen teröristler" ezberini tekrarlayan spikerleri dinliyorduk. Devletin ali menfaatlerini savunan kara gözlüklü asabi adamların, vatan millet üzerine nutuk attıkları yıllardı. Bu devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir diyordu birileri. Biz hala çocuktuk ve evimiz basılmadığı için "şanslıydık."

"Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm"ün Red Kit'i şanslı olmayan çocuklardan. Devletin ali menfaatleri için cinayet işleyen çeteler, onun evini basıp ailesini öldürüyor. Vahşi doğunun yalnız kovboyu olarak yetimhanede büyüyen Red Kit, marazi bir karaktere dönüşerek ailesini çalanlardan intikam almaya başlıyor. Başka marazi karakter olan Behzat Ç. ile yollarının kesişmesi de kaçınılmaz oluyor haliyle.

Filmin politik arka planında doksanların yargısız infaz travması var. Behzat Ç. tıpkı dizideki gibi, adelet arayışının önüne set çekmeye çalışan makam, mevki sahibi zevata posta koymaktan çekinmeyerek aklının ve vicdanının sesini dinliyor. Adalet arayışında tıpkı Red Kit gibi yalnız olan Behzat Ç., karşısına çıkan engelleri aşarak devletin derinliklerinden tuğlaları çekiyor. "Bir tuğla çekersek hepimiz altında kalırız" diyenler Behzat Ç.'nin çektiği tuğlaların altından gerçek yüzleriyle arz-ı endam ediyorlar.

Tam da bu nokta Behzat Ç. 12 Eylül cuntası ve akabinde gelen neoliberal dönüşümle birlikte, toplumsal bilinçaltına itilen adalet arayışı gibi hasletler ve solun non-konformist inatçılığıyla buluşuyor. Behzat Ç. adeta yetmişlerden bugüne gelen bir hayalet misali adaletin terazisini sola kırarak mazluma yalnız olmadığını hissettiriyor. Tıpkı yazının başında isimlerini zikrettiğimiz Doğan Öz ve Cevat Yurdakul gibi. Politik arka planı ve kendisine sunulan evreni kabullenmeyen marazi karakteriyle kendini sevdiriyor Behzat Ç. Sadece solcular değil, adalet arayan herkes, Behzat Ç.'de kendi arayışının nüvelerini buluyor. Bir arkadaşın söylediği gibi bugün Pol-Der olsaydı, onun üyeleri Behzat Ç. gibi olurdu.

Film, sinematografik açıdan doyurucu olmasa da dizide neo-muhafazakar iklimin tahakkümü altındaki televizyonlarda gösterilemeyen içki, sigara, argo gibi yönleri de yansıtarak hayatın kıyısına itilmeye çalışılan yaşayış biçimlerine daha fazla değiyor. Behzat Ç. karakter olarak Cehannem Silahı, Zor Ölüm vb. birçok polisiyede gördüğümüz deli polis tiplemesinin bu coğrafyadaki izdüşümü gibi. Bir sinema filminden daha fazlasını beklesek de "seni kalbime gömdüm" bu haliyle bile -dizinin küfürlüsü- gerek politk arka planı, gerekse Behzat Ç.'nin kabına sığmaz karakteri için izlenmeye değer; çünkü biz Behzat Ç.'yi sevdik, o kariyeri ve amirleri sallamayarak adelet aramaya devam ettiği için. Onun adalet arayışı her ne kadar sorunlu olsa da arayışın tarihselliği, Cevat Yurdakul ev Doğan Öz'ü hatırlattığı için...

Umut Üstün



0 yorum:

newer post older post